Resim: Masa üzerinde beyaz kağıt üzerinde kırılmış kurşun kalem ve erkek eli bileğinden zincirlenmiş fotoğraf.

“Prekarya” kavramı, Guy Standing tarafından popülerleştirilmiş ve günümüz işgücü piyasasında giderek büyüyen bir sınıfı tanımlamak için kullanılmıştır. Bu grup, iş güvencesinden, sosyal haklardan, sendikal temsilden ve istikrarlı bir kimlikten yoksun bir şekilde çalışmaktadır. Diğer yandan engelli bireylerin işgücü piyasası deneyimleri tarihsel olarak zaten güvencesizlikle tanımlanmıştır.

Bu iki dinamiğin kesişimi, engelli bireylerin “çifte güvencesizlik” (double precarity) yaşadığını ortaya koymaktadır. Yani hem engelli olmanın getirdiği yapısal (sistematik) ayrımcılıklar hem de modern iş piyasasının esnekleşme ve güvencesizleşme süreçleri birleşerek, engelliler için çok daha kırılgan bir istihdam zemini yaratmaktadır.

 

1. Engellilik: Önceden Var Olan Bir Güvencesizlik

Engelli bireyler, prekaryanın temel özelliklerini küresel neoliberal dönüşümlerden çok önce yaşamaya başlamıştır.

- Düşük İstihdam Oranları: BM Engelli Hakları Komitesi ve ILO raporlarına göre, engelli bireylerin istihdam oranı neredeyse tüm dünyada engelli olmayanlara kıyasla çok daha düşüktür. Türkiye’de de TÜİK verileri, engelli bireylerin işgücüne katılım oranının %20’ler seviyesinde seyrettiğini göstermektedir.

- Sosyal Haklardan Yoksunluk: Engelliler çoğu zaman emeklilik için gerekli prim gününü doldurmakta zorlanır. Türkiye’de engelli aylıkları ya da evde bakım maaşları önemli bir destek sağlasa da, bu yardımların iş bulmayı zorlaştırıcı bir etkisi de olabilmektedir: Çalışmaya başlayan birey, yardımını kaybetme riskiyle karşı karşıya kalır. Son alınan ayrımcı kararlar nedeniyle engellilerin emekli olması daha da zorlaştırılmıştır. 

- “En Kolay Çıkarılabilir” İşgücü: Ekonomik dalgalanmalarda veya krizlerde, ilk işten çıkarılan grupların başında engelli çalışanlar gelmektedir. Pandemi döneminde Türkiye’de de birçok engelli çalışan işini kaybetmiş, bir kısmı sosyal yardım sistemine dönmek zorunda kalmıştır. İşverenler, çalışanlarını korumak ve gerekli önlemleri almak yerine, en kolay olanı tercih ederek engelli çalışanlarını çıkarttı. Ekonomik ve sosyal olarak, engellilerin büyük bir bölümü pandemi döneminde mağdur oldu.

 

2. Prekaryanın Engelliler Üzerindeki Etkisi: Çifte Dezavantaj

Prekarya koşulları engelli bireylerin mevcut kırılganlığını katmerlemektedir.

 

a) Kontrat Güvencesizliği

Engelli çalışanların büyük kısmı kısa süreli, taşeron ya da esnek sözleşmelerle çalıştırılmaktadır. Bu durum, işten çıkarılmayı kolaylaştırırken sendikal temsil haklarını da sınırlamaktadır. Türkiye’de kamu sektöründeki engelli istihdamı (EKPSS ile atamalar) görece daha güvenceli olsa da, özel sektörde engellilerin önemli bir kısmı geçici işlerde veya düşük statülü pozisyonlarda yer almaktadır.

 

b) Gelir Güvencesizliği

Engelli bireyler çoğu zaman düşük ücretli işlerde istihdam edilmekte ve bu durum, temel yaşam giderlerini karşılamalarını imkânsız hale getirmektedir. Engellilerin sağlık harcamaları, ulaşım masrafları ve yardımcı teknolojilere olan ihtiyaçları dikkate alındığında, aynı maaş engelli bireyler için engeli olmayan bireylere kıyasla daha yetersiz kalmaktadır. Türkiye’de korumalı işyerleri bu soruna bir çözüm olarak öne sürülse de, bu işyerlerinde ödenen maaşlar çoğu zaman asgari ücretin dahi altında kalmaktadır. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından ortaya konulan "insana yakışır iş" kavramı doğrultusunda, engelli bireylerin korumalı işyerleriyle sınırlı kalmaksızın iş gücü piyasasına tam ve etkin katılımlarının sağlanması; eşit haklar, uygun çalışma koşulları ve fırsat eşitliğinin geliştirilmesi gerekmektedir.

 

c) Gelişim Güvencesizliği

Prekarya kapsamındaki işler genellikle kariyer gelişimi olanakları sunmaz. Engelliler açısından bu durum daha da belirgindir. Türkiye’de işverenler, çoğunlukla engellileri “uygun pozisyona uygun aday” yaklaşımıyla istihdam etmektedir. Bu yaklaşım, engellilerin eğitim düzeyleri, deneyimleri, kariyer hedefleri ve yetenekleri doğrultusunda pozisyonlar oluşturmak yerine, onları mevcut uygun pozisyonlara sıkıştırmakta; bu da eğitim, terfi ve liderlik fırsatlarının sınırlı kalmasına neden olmaktadır.

 

3. Çoklu Kesişim Noktaları: Daha Derin Eşitsizlikler

Engelli bireylerin güvencesizliği tek boyutlu değildir. Cinsiyet, yaş, etnik kimlik gibi faktörlerle birleştiğinde daha da ağırlaşır.

 

- Engelli Kadınlar: Engelsizkariyer.com’un çeşitli platformlarda paylaştığı üzere, engelli kadınlar iş yaşamında sıklıkla “çelik tavan” (çoklu ayrımcılık) ile karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum, hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, hem erkeklere kıyasla daha az yetenekli görülmenin, hem de engellilik temelli ayrımcılığın birleşik etkisini taşımaları anlamına gelir. Türkiye’de engelli kadınların iş gücüne katılım oranı, engelli erkeklere kıyasla çok daha düşüktür.

- Engelli Gençler: Eğitimden işe geçiş süreci zaten uzun ve zorlu iken, engellilik bu süreci daha da karmaşık hale getirir. Kişisel gelişim ve yetenek gelişimini destekleyecek eğitimler, staj, oryantasyon ve kapsayıcı mentorluk programları ile kişiye özel makul uyumlaştırma ve erişilebilirlik gibi yaklaşımlar uygulanmadığı için, genç engelliler çoğunlukla ya iş bulamamakta ya da niteliksiz işlerde sıkışıp kalmaktadır.

- COVID-19 Dönemi: Pandemi, engelli çalışanların güvencesizliğini ciddi biçimde artırmıştır. Hem iş kayıpları hem telafisi mümkün olmayan ekonomik zararlar, hem de sosyal izolasyon; engellilerde sağlık sorunları, stres ve depresyon oranlarının yükselmesine neden olmuştur. Uzaktan çalışmaya geçiş bazı engelli bireyler için avantaj sağlarken; erişilebilirlik sorunları yaşayan, dijital araçlara sahip olmayan ya da işini uzaktan yapması mümkün olmayan sektör ve mesleklerde çalışanlar için yeni bir eşitsizlik doğurmuştur.

 

4. Türkiye Bağlamı: Kotanın Ötesi

Türkiye’de 2005’te yürürlüğe giren Engelliler Kanunu ve İş Kanunu düzenlemeleriyle kamu ve özel sektörde engelli istihdam kotası getirilmiştir. Ancak uygulamada büyük sorunlar vardır:

 

- Kotalar çoğu zaman sadece “sayısal hedef” olarak görülmekte; engelli çalışanlar yetenekleri doğrultusunda iş bulamadıkları için mecburen düşük nitelikli işlerde istihdam edilmektedir.

- Denetim yetersizliği nedeniyle bazı işverenler, kota cezasını ödeyerek engelli istihdamından kaçmaktadır.

- İstihdam edilen engellilerin büyük bir kısmı yeteneklerini geliştirme fırsatlarına sahip olamadığı için kariyer olanaklarından yoksundur; firmalarda katılımcı ve kapsayıcı iş kültürünün yetersiz ya da hiç olmaması sebebiyle, yönetici veya karar verici pozisyonlarda engelli bireylere nadiren rastlanmaktadır.

 

5. Politika Önerileri: Çifte Güvencesizliği Aşmak

Bu tabloyu dönüştürmek için literatür ve iyi uygulamalar ışığında şu adımlar öne çıkmaktadır:

- Kotaları Güçlendirmek: Engelli istihdamı yalnızca sayısal hedefleri tutturmak değil; her engel grubundan bireylerin yeteneklerinin çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkeleri doğrultusunda, adil ve eşit koşullarda istihdama katılmasıdır. Bu süreç, sürdürülebilir, kaliteli, güvenceli ve sosyal hakları tam olan işler aracılığıyla gerçekleşmelidir.

- Sosyal Güvenlik Reformu: Çalışmanın her zaman sosyal yardımdan daha avantajlı olduğu bir sistem kurulmalıdır. Türkiye’de engelli aylığı ile istihdam arasındaki “çıkmaz sokak” ancak düzenlemelerle aşılabilir. Çoğu zaman engelli adaylar, engelli maaşını kaybetmemek için istihdam edilmek istememekte veya part-time işlerde çalışmayı tercih etmektedir.

- Kapsayıcı Tasarım: İşyerleri, eğitim kurumları ve ulaşım altyapısı evrensel tasarım ilkeleri doğrultusunda düzenlenmelidir. Bu yaklaşım, engelliliğin yol açtığı sosyal ve yapısal güvencesizliği azaltır. Kapsayıcı tasarım, engellilerin yanı sıra tüm bireylerin yaşamını kolaylaştırır ve İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) kapsamında da güvenli bir ortam sağlar.

- Sosyal, Fiziki, Teknoloji ve Dijital Erişilebilirlik: Firmalar, engellilik konusunda kapsayıcı bir kültüre sahip olmalıdır. Makul uyumlaştırılmış çalışma ortamı oluşturmayı bir külfet olarak değil, yetenek kazanımı ve katma değer olarak görmelidir. Uzaktan çalışmanın sunduğu fırsatlar, adil ve eşitlikçi bir şekilde tüm engellilere ulaştırılmalı, dijital uçurum azaltılmalıdır.

- Sendikal Katılım: Engelli çalışanların da her birey gibi sendikal örgütlenmesi teşvik edilmeli, seslerini kolektif olarak duyurabilmeleri sağlanmalıdır.

 

Adil Bir İşgücü Piyasası Mümkün

Engelli bireylerin prekaryadan kurtulması yalnızca bireysel hakların korunmasıyla değil, tüm çalışanlar için kapsayıcı, erişilebilir, adil eşitlik ve güvenceli bir işgücü piyasası inşa etmekle mümkündür. “Çifte güvencesizlik” kavramı bize şunu hatırlatıyor: Eğer iş piyasası engelliler için sosyal ve yapısal olarak kapsayıcı ve güvenceli olursa, aslında herkes için daha adil hale gelir.

 

Türkiye’nin ve dünyanın önünde büyük bir ödev var: Engelliliği sadece bir kota meselesi değil, insan onuruna yaraşır, eşitlikçi ve sürdürülebilir bir çalışma hakkı meselesi olarak görmek.

Hazırlayan: Mehmet Kızıltaş

Alt Logolar
Sosyal Medya’da takip edin!
App Store Google Play
Copyright © 2005 - ∞ Engelsizkariyer.com - Her hakkı saklıdır.
EngelsizKariyer.com, sosyal girişimcilik markası olarak EK EĞİTİM İNSAN KAYNAKLARI VE DANIŞMANLIK LTD. ŞTİ.' ye ait bir sitedir.
Engelsizkariyer.com Logo
z